4 Kasım 2010 Perşembe

Medal Of Honor - Oyun İncelemesi

Yıllarca savaş oyunlarına karşı her zaman meraklı ve ilgili olmuşumdur, aynı şekilde savaş filmlerini de sıkça takip ederim. Özellikle bu tip oyunlarda seçici davranıyorum çünkü savaş oyunlarında bulunan detaylar, hikâye ve gerçekçi unsurlar benim en çok önem verdiğim özelliklerin arasında geliyor. Maalesef şu ana kadar bu unsurları tam anlamıyla içeren çok az oyun oynadım. 


Kısaca geriye doğru bakınca, Medal of Honor ile PSOne'da tanıştığımı hatırlıyorum ve itiraf etmeliyim ki savaş oyunlarına duyduğum ilgi aslında bu oyun sayesinde oluştu. Çünkü soğuk kış günleri sırasında sıcak evimde başında sabahladığım, yakınlarım ile bolca vakit geçirdiğim nadir oyunlardan biriydi kendisi. Daha sonra çıkan Medal of Honor oyunları beni fazla etkilemese de o dönemlerde Call of Duty adında bir oyun piyasaya çıktı ki, savaş oyunları gözümde çok farklı bir noktaya çekilmişti gerçekten.

O dönemlerde Call of Duty ve Medal of Honor arasında ''Hangisini tercih edeyim?'' soruları bolca duyuluyordu hatırlarsanız. Ben bu sorulara genelde ''İkisini de oyna'' cevabını verirdim ama Call of Duty zirveye oynayarak bir şekilde sıçramasını çoktan yapmıştı bile. Bu dönemleri geride bırakıp yeni nesile geldiğimizde ise, bu iki yapım arasındaki çekişme ve hayranları arasındaki tartışmaların kızıştığı anlara bolca tanık olmak mümkün olabiliyor. Call of Duty ilk atağını tamamen köklü bir değişim
geçirerek Modern Warfare oyunları ve beraberinde gelen rekor düzeyindeki satış başarısı ile yaptı, Medal of Honor ise arada çıkarmış olduğu Airborne oyunu ile sessiz bir şekilde yeni nesile merhaba dedi...


Son günlerde ise en çok konuşulan oyunlardan biri, yani yeni nesil Medal of Honor nihayet raflardaki yerini almış durumda. PSOne'da beni etkileyen, savaş oyunlarına karşı olan ilgimi başlatan bu isim, geçirdiği köklü değişim ile beraber Modern savaşı başarılı bir şekilde bizlere sunmuş mu? Hemen derin bir bakış atalım...

Burası sınırların zorlanıldığı yer, burası TIER 1!

Genelde bir oyunun giriş sahnesi ne kadar etkileyici olursa, aynı tempoda gitmeyi başarmıştır. Başları kötü, sonlara doğru güzelleşen oyunlar da var ama başlangıcı iyi olan yapımlar genelde aynı şekilde götürmeye devam eder ve siz bölüm geçtikçe daha iyisini görmeye devam edersiniz. Medal of Honor (MoH) ise işte bu bahsettiğim tempoda ve etkileyici bir şekilde başlıyor. Aslında giriş sahnesi klişe yapılmış ama yinede aksiyonun içine bir anda girmek gerçekten başlangıç açısından çok yararlıdır. Yeni MoH oyunu kısaca hikâye olarak bizleri TIER 1 adındaki gizli bir ekibin ve Amerikan askerlerinin Afganistan'da yaşadığı operasyonlara götürüyor ve üç günlük süreç içinde orada yaşanan olaylara tanık oluyoruz.

Aslında hikâye açısından pek zengin bir içerik olduğunu söyleyemem ama yapımcılar gerçekçi bir şekilde aktarmak istedikleri için insanın
etkileneceği bir kurgu hakim, oyunun üç gün içinde geçiyor oluşunu da buna bağlayabiliriz. Son derece gizli bir kuruluş olan TIER 1'de yer alan askerler, kendilerini ana düşmanlarımız olan Taliban'lara benzetip, (Saç, sakal bırakarak veya kirli görünerek) onların kılığında içlerine sızarak çeşitli bilgilere ulaşma veya tuzak kurma gibi misyonlara sahip. Dolayısıyla Tier 1 askerlerini yönettiğiniz zaman Stealth yapma şansımız oluyor ve son derece dikkat etmemiz gerekiyor (Tier 1'de bulunan bazı askerlerin gerçek hayattan uyarlanarak yapıldığını ve modellendiğini de hatırlatalım). Amerikan askerlerine geçtiğimizde ise genellikle yoğun savaşları veya Taliban askerleri tarafından sıkıştırıldığımız anları oynuyoruz.

Yazının hemen başlarında savaş oyunlarında bir çok detaya ve gerçekçiliğe önem verdiğimi söylemiştim. MoH genel olarak bu kriterleri çok iyi bir şekilde uyguluyor. Bilhassa çatışmalar sırasında direk ortaya dalıp, beş, on adamı birden öldürme lüksüne sahip değilsiniz, çünkü sizleri anında öldürebiliyorlar. Dolayısıyla çatışmalar sırasında iyi bir taktik oluşturmanız ve gerçekçi davranmanız gerekiyor. Bu çatışmalar sırasında gizlenip, siper alabileceğiniz bir sürü yer mevcut. Bazen araçların arkasına, taşların arkasına veya kulübelerin içine siper alıp savaşabiliyorsunuz. Savaş taktiğinizi genel olarak takım arkadaşlarınızın yanında durarak ve çatışma alanına hakim olarak güçlendirebilirsiniz. Hayatta kalmak için yapmanız gereken en önemli şey ise, düşmanları tek başınıza öldürmeye kalmamak olacaktır.

Savaşın soğuk ve sıcak bölgelerinde mücadele vermek

Medal of Honor'da mekân olarak Afganistan'ın soğuk-karlı tepeleri ve sıcak-kuru ikliminde mücadele veriyoruz. Bu iklim bölgeleri oyunun bölümlerine ayrılmış, bunun sebebi ise monotonluk hissinin ortadan kaldırılması ile alakalı. Lâkin sıcak bölgelere gittiğimiz bölümler gerçekten çok keyifli geçiyor. Tier 1 bölümleri ise genel olarak gece vaktinde geçiyor çünkü daha önce de dediğim gibi gizlice Taliban askerlerinin arasına sızıp, çeşitli bilgileri almamız ve tuzakları kurmamız gerek. Ses çıkarıp farkedildiğimiz sürece zor anların yaşandığını söyleyebilirim. Taliban askerleri kayalık bölgelerin uzmanı oldukları için, siper aldıkları veya yerleştikleri alanların bulunması zor olabiliyor. Bu yüzden oyun sırasında her şey normal görünürken, bir anda Taliban askerleri karşınıza çıkabilir ve yoğun bir çatışma içinde kendinizi bulabilirsiniz. Buraya kadar her şey normal görünüyor ama maalesef düşmanlarımızın yapay zekâsı konusunda olumlu şeyler söylemem çok zor. Taliban askerleri sadece oldukları yerde durup ateş etmek veya bir yerden, bir yere koşmak dışında hiç bir şey yapmıyor. Hani bu kadar yoğun çatışmaların geçtiği bir oyunda yapay zekânın bu kadar geri kalmasına gerçekten anlam vermek mümkün değil ne yazık ki (!)
 

 
Silah çeşitliliği konusunda ise MoH tıpkı yapay zekâ gibi yine sınıfta kalıyor. AK47, M16, Dürbünlü, Makinalı, Bazuka ve tabanca dışında farklı silahlara rastlamak pek mümkün değil. Lâkin yoğun çatışmaların arasında farklı ve özel silahlar kullanabilseydik eğlence açısından gerçekten güzel olurdu. Yalnız Sniper kullandığımız bölümlerin harika geçtiğini hatırlatmak istiyorum. Gizli bir alana siper alıp Taliban'ları tek tek avlamak çok farklı bir duygu, yapımcılar bunu çok iyi biliyorlarmış ki sırf Sniper kullandığımız özel bölümler oyunun içinde mevcut. Silahlar dışında bomba ve bıçak kullanma özelliğimiz de var. Bu ikisi pek işe yaramasa bile, silahımızın bomba atar kısmı zaman zaman kalabalık ortamlarda işe yarıyor. Cephane konusunda hiç zorluk çekmiyorsunuz çünkü mermileriniz tamamen bittiğinde takım arkadaşlarınızın yanına gidip alma imkanınız var. Sakın şarjörleriniz varken yanlarına gitmeyin, anında resti çekiyorlar. Kontroller MoH'un en çok beğendiğim özelliklerinden biri oldu. Arcade bir oynanış sistemi yerine, tamamen oyuncunun hakimiyetine göre bir sistem hazırlanmış. Yani FPS oyunlarına ne kadar aşina iseniz, MoH'u o kadar güzel oynama imkanınız var. Tuş yerleşimi Konsollarda klasik FPS kontrollerinden oluşuyor, yalnız bunların üstüne olduğunuz yerden sağ veya sola yatma gibi özellikler eklenmiş. Ekranda sağlık barımız dışında her şey mevcut. Sağlığınızın azaldığını düşmanlardan yemiş olduğunuz kurşunlar sayesinde kızaran ekrandan anlayabilirsiniz. Sağlı doldurmak için sakin bir yere çömelip, siper almanız ve beklemeniz gerekiyor.

Aksiyonu biraz daha arttırmak için yapımcılar çeşitli araçları da kullanmamızı sağlamışlar. Helikopter kullanımının son derece keyifli ve oyuna cuk oturduğunu düşünüyorum. Taliban'lar bildiğiniz gibi dağlık alanların arasındaki mağara veya kayalıklara sığnarak askerleri pusuya düşürürler. İşte helikopterler tam bu noktada devreye girerek, ortalığı resmen toz duman ediyor. Helikopterin kontrolleri bizde değil fakat ateş etme komutu bizlere verilmiş. İşaretlenen alanları roket veya kurşun yağmuruna tutabiliyoruz. Ayrıca özel bir radar sayesinde talibanların sığındıkları mağaraları görüp, patlatma imkanımız da var. Keşke helikopteri de biz uçursaydık demeden geçmiyor insan tabii. Diğer aracımız ise bir ATV fakat oyunda pek bir etkisi yok. Sadece Tier 1 askerleri ile oynadığımız bölümlerde uzak yerlere ulaşımımızı sağlıyor. Buna rağmen tepelerden atlamak oyuncular için zevkli olabilir.

Çoklu oyuncu modu başka birinden hediye...

Gelelim belki de Medal of Honor'un en çok merak edilen olayına. Çoklu oyuncu modu sürpriz bir şekilde Bad Company serisinden tandığımız DICE'ın eline teslim edilmiş. Herhalde Bad Company'nin MP başarısından sonra böyle bir karar alındı. BETA'dan aşina olduğunuz Çoklu oyuncu modu, MoH'un son halinde de aynı şekilde karşımıza çıkıyor. Yalnız MP kısmını DICE yaptığı için, kendi geliştirdiği Frosbite adlı farklı bir grafik motoru kullanılmış. Dolayısıyla farklı bir oyunu oynuyormuş hissine kapılıyorsunuz. Aslında bu değişikliği hiç hoş bulmadım, sonuçta Dice firması Bad Company ile özdeşleşmiş bir firma. Birden Moh gibi farklı bir oyunun Mp modunu üstelinince garibime gitti biraz.



Çoklu oyuncu modunda doğal olarak Bad Company oyunlarına benzer bir sestem mevcut. Career sistemi sayesinde kendi karakterinizi oluşturup Online maçlara giriş yapıyorsunuz. Maçlar sırasında Tier 1 ve OpFor olmak üzere iki adet asker tipi seçme imkanınız var. OpFor ismi aslında normalde Taliban olarak geçiyordu ama ABD halkı ve Asker ailelerinin yoğun itirazı sonrası OpFor olarak değiştirildi. Online maçlar genel olarak akıcı bir şekilde geçiyor, takılma veya bir anda Server'dan kopma gibi sorunlara rastlamadım tıpkı Bad Company gibi rahat bir sistem kurmuşlar. Öldürdüğünüz her düşman sonrası alacağınız puanlar ile kitli olan silahları açıp, modifikasyon yapma şansınız ve oluşturduğunuz karaktere de çeşitli teçhizatlar alma şansınız var.

Çoklu oyuncu modu eğlenceli görünse de, beklentilerimi karşılamadı. Genel olarak Bad Company 2'de aldığım tadı ve zevki Medal of Honor'da maalesef alamadım. DICE nasıl oldu da bu kez başarılı olamadı anlamak güç. Açıkçası çoklu oyuncu modu, tek kişlik senaryonun gölgesinde kalmış desem herhalde yanılmam.


İşin tekniği

Medal of Honor grafiksel olarak beklentilerimin üstünde bir performans sergiliyor. Bilhassa karakter animasyonlarını şu noktada övmem gerek. Düşmanları kafamızdan çıkarırsak, yanımızda bulunan askerler ve kontrol ettiğimiz karakterlerimizin animasyonları gerçekten çok başarılı. Çatışmalar sırasında siper alacağınız bölgeye doğru koşup, yerden hızlıca kayarak siper almak gibi FPS oyunlarında alışkın olmadığımız animasyon türleri bulunuyor. Bad Company'de nedense eleştirilen bir nokta vardı ''Yere uzanamıyoruz arkadaşlar'' işte bu eleştiriyi yapanlara güzel bir cevabım var; MoH ile beraber yere uzanma şansınız var. Böylece istediğiniz kadar yere uzanıp, uzanıp, uzanabilirsiniz arkadaşlar. Silah animasyonları ise başarılı sayılacak düzeyde. Silahların ateş ederken vermiş oldukları tepkiler, nişan alırken hedefi her zaman tutturamama ve ateş ederken etrafa dağılan mermiler gibi her zaman FPS oyunlarında olmasını istediğim detaylar MoH oyununda fazlasıyla yer alıyor.

Karakter modellemeleri ortalamanın üzerinde ama çok başarılı değil, sadece Dusty karakterinin bayağı bir özenle hazırlandığı belli oluyor. Dusty için, CoD'un meşhur Price'ı diyebiliriz bu arada. Düşmanların çeşitli uzluvlarının kopması da gerçekten hoş bir detay. Kaplamalar yer yer PS2 kalitesine ulaşsa da, özellikle dağlık bölgelerde taşların zeminleri ve uzaktan görünüşleri çok başarılı görünüyor. Yanlarına yaklaştığınız da ise dediğim gibi yer yer PS2 kalitesine indiğini göreceksiniz. Işıklandırma ise grafiksel olarak en çok hoşuma giden detay oldu. Gündüz bölümlerinde bulunan ışıklandırma ve Afganistanın atmosferini çok iyi bir şekilde yansıtan renk paleti benden geçerli not aldı.



Seslendirmeler ise Medal of Honor'ın en başarılı özelliği olmuş kesinlikle. Bad Company 2'den sonra duyduğum en gerçekçi ve kaliteli sesler MoH oyununda bulunuyor. Savaş atmosferini tetikleyen bir numaralı unsurun kesinlikle sesler olduğunu söylemek zorundayım, bu yüzden oyunu oynarken eğer sağlam bir ses sisteminiz varsa sesi biraz açmanızı tavsiye ediyorum. Silah sesleri ve çatışmalar sırasında askerlerin vermiş oldukları tepkiler son derece gerçekçi bir şekilde hazırlanmış. Diyaloglar da yine ses açısından çok çok başarılı yapılmış. Bu konuda ses sanatçılarını tebrik etmek gerkiyor.

Bitirmeden önce

Medal of Honor'ı kısaca toparladığımızda yaklaşık 5 saat süren ve film dozunda işleyen Senaryo modunu beğeneceğinizi düşünüyorum. Tier 1 askerlerinin ve unutulmayacak karakterlerinin başından geçen olayları son derece güzel bir şekilde oyunculara aktarmayı başarmışlar. Fakat Çoklu oyuncu modunu baz alarak bu oyunu değerlendirmek istiyorsanız; İki kere düşünmenizi tavsiye ederim. Bu türü sevmeme neden olan ilk Medal of Honor'u yeniden aramadım değil ama şunuda belirtmeden geçmeyeceğim; Önümüzdeki MoH oyunları açısından gerçekten önemli bir adım atıldı ve Call of Duty'den sonra MoH'un yeni çıkacak oyunları sayesinde, tıpkı eskisi gibi etki yaratacağına ileride mutlaka tanık olacağız.

Bir incelememizin daha sonuna gelmiş bulunuyoruz sevgili TrGamer okurları. Daha çok inceleme ile beraber yenilenen TrGamer'da hep beraber olmayı diliyerek, bir sonraki incelememizde görüşmek üzere diyorum.


TrGamer 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder